Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Kadir Çokçetin, tarım zararlısı olan kahverengi kokarca ile mücadelede önemli bir adım attıklarını duyurdu. Bu kapsamda, İstanbul ve Samsun’da yetiştirilen toplam 1.200 sülünün doğaya salınacağı belirtildi. Çokçetin, bu sülünlerin, bahsi geçen zararlı böcekle beslenme özellikleri sayesinde ekosistem dengesine katkı sağlayacağını ifade etti.
Kahverengi kokarca, tarım ürünlerine ciddi zararlar veren bir böcek türüdür. Müdür Çokçetin, yapılan akademik çalışmalara dayanarak, sülünlerin bu böceklerle etkileşimde bulunduğunu ve dolayısıyla doğanın bu denge mekanizmasından faydalanmanın önemli olduğunu söyledi. Yürütülen bu proje, çevre dostu bir mücadele yöntemi olarak öne çıkıyor. Çokçetin, doğada yaşanan bu tür doğal denge durumlarının insan eliyle desteklenmesinin önemine vurgu yaptı.
Yetiştirilen sülünlerden 400’ü İstanbul’un Şile ve Sarıyer ilçelerine, 800’ü ise Ordu’nun Fatsa, Perşembe ve Çamaş ilçelerine salınacak. Bu bölgeler, kahverengi kokarcanın yoğun olarak bulunduğu alanlar arasında yer alıyor. Bu sayede ekosistemin bu zararlı böcekten arındırılması hedefleniyor. Çokçetin, “Doğa için el ele” çağrısı yaparak, biyoçeşitliliğin korunması için tüm toplumun katkısının önemine değindi.
Projenin uygulanması, halkın çevre bilincini artırmak ve doğal dengeyi sağlamak adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ayrıca, doğaya salınacak sülünlerin yerel ekosistemler üzerindeki etkisi, bilimsel olarak izlenecek ve değerlendirilecektir. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, bu tür uygulamalar aracılığıyla sadece zararlılarla mücadele değil, aynı zamanda doğal yaşamın desteklenmesini de amaçlıyor.
İstanbul Polonezköy ve Samsun Gelemen Sülün Üretim İstasyonları'nda yetiştirilen sülünler, ilerleyen dönemde doğada gözlemlenecek ve bu türün, çevre ile olan ilişkisi üzerinde detaylı çalışmalar yapılacaktır. Müdür Kadir Çokçetin, bu projenin sadece kahverengi kokarca ile mücadele değil, aynı zamanda biyoçeşitliliğin arttırılması açısından da önemli olduğunu belirtti.
Sonuç olarak, gerçekleştirilen bu proje hem doğanın dengesini korumaya hem de tarım alanlarında zararlılarla mücadelede yeni bir yöntem sunmaya yönelik önemli bir çaba olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin farklı bölgelerinde uygulanacak benzer projelerle ekosistemlerin daha da güçlendirilmesi hedefleniyor.